KRALLAR GİBİ DÜŞÜNMEK, STRATEJİ

Krallar gibi düşünmek, strateji.

Strateji hala Türkiye’de çok hoş karşılanmayan bir kavram.

Masalarda ne zaman stratejik düşünceden bahsetsem gizli bir defans olduğunu düşünüyorum.

Hırslı ve kavgacı gizli planları olan insanları hatırlatıyor bize.

Bir yönetici böyle tarif etmişti. Aslında doğruya yakın bir tarif sayılabilir tabi bağ toplumundan buraya doğru bakarsak…

Yani dünya ile girdiğimiz tüm ilişkiyi 150 kişilik bir grupla sınırlandırır ve hayatla ilgili taleplerimizi bu ölçekte küçültürsek strateji işlevsiz hatta rahatsız edici bir kavram olabilir. Çünkü insan ailesine karşı stratejik olamaz, hayata karşı stratejik geliştirebilir.

Halbuki artık kocaman bir ağ toplumunun içindeyiz ve yaptığımız basit bir hareket mesela haritalardan gideceğimiz yere bakmak ya da e-devletten bir işlem yapmak whatsapp üzerinden bir emoji göndermek bile dünyanın çeşitli coğrafyalarından birçok insanın bilerek ya da bilmeden katkıda bulundukları eylemlilik barındırıyor. Milyarlarca insanın -bunların içinde biz de varız- ortak ürettiği bir kültürün parçasıyız. Haritalarda gideceğiniz yolun kalabalık olup olmadığını öğrendiğiniz o program sizin ona yolladığınız bilgilere bakarak karar veriyor. Yani siz sadece o bilginin kullanıcısı değilsiniz aynı zamanda o bilginin üreticilerinden de birisiniz.

Bu değişimden kaynaklı, eskisen sadece çok insandan sorumlu olan kralların konusu olan “strateji” kavramı dünyada bir şeyleri değiştirmek değer üretmek isteyen her insanın konusu haline geldi.

Pratik ve davranışa dayalı bir zihni olan bizler için hala anlaşılması zor ve soyut bir kavram.

İster üniversitede öğrenci olun isterseniz kurumsal bir şirkette yönetici ya da kendi şirketinizin girişiminizin başında olun artık ağ toplumunda değer üretmek isteyen herkes gibi stratejik düşünme konusunu çözmeye ihtiyacımız var.

Bugün size strateji konusunda kendim için geliştirdiğim bir bakış açısını anlatmaya çalışacağım.

Strateji, zihnimizin algıladığı dört ayrı zamanda aynı anda çalışan bir program. Yani bir strateji geliştirmek istediğimizde hem gelecek zamanı hem geçmiş zamanı hem şimdiki zamanı hem de geniş zamanı aynı anda düşünmeniz gerekiyor. Bu dört ayrı zamanda gerçekleşen ya da gerçekleşmiş olayları ve olagelenleri düzenlemek ve planlı bir tutarlılıkla da uygulamak gerekiyor.

Şimdi bunları tek tek elden geçirerek uygulanabilir bir stratejik şablon oluşturmaya çalışalım.

Her stratejik plan gelecek zamanla başlıyor. Çünkü strateji özünde geleceğimizi yönetmeyle alakalı.

Gelecekle ilgili düşündüğümüzde aklımıza çoğunlukla kötü olasılıklar gelir. İzin verirsek kaygılarımızın çoğunun buradan kaynaklandığını, geldiğini fark ederiz. Bunu tam zıttı umutlarımız da gelecek algımızda saklıdır.

Halbuki gelecek, makul ve bizim için anlamlı hedeflerimizi yerleştirmemiz gereken bir yerdir. Bu umduğumuzdan daha zor bir çalışma şimdiden uyarayım.

Önce şunu kabullenelim, amaçlarınızı hedeflerinizi düzgün ve dışarıdan duyulduğunda anlaşılır biçimde tarif edemiyorsanız öyle bir amacınız yoktur. Amacınız yoksa başkalarının amaçları arasında fırsatlar arayan bir insana dönüşürsünüz. İdda ediyorum şimdi şikayet ettiğiniz hemen her şey tam olarak bununla ilgili.

Amaçlarımız çoğunlukla içimizde olan duygularla karışıyor. Mutlu ve güvende olma isteğimiz çok para, sağlık bol tatil vs. gibi gelecek hayallerine dönüşüyor. Bunlardan hiçbiri gerçekçi ve tutarlı hedefler değiller.

Hedef belirlerken zaman kısıtı koymak işimizi çok kolaylaştıracaktır. Bu dönemde sağlıklı bir strateji için bir ila üç yıllık hedefeler belirlemek yeterli oluyor.

Yani hedefinizi anlaşılabilir, anlatılabilir hatta gözünüzde canlandırılabilir şekilde biçimlendirmemiz gerekiyor.

Şimdi gelecekten çıkalım geçmiş zamana bakalım,

Geçmiş zamanın zihnimizdeki alışkın olduğumuz karşılığı, çoğunlukla pişmanlıklarımız oluyor halbuki geçmiş tecrübe demektir. Şimdi planlayabildiğimiz bir hayatı hayal edebilmemizi geçmişimizdeki tecrübeler sağlamıştır. Bu yüzden geçmişte ne yaşamış olursanız olun onun tecrübesini anlayıp ayırt etmeliyiz. Steve Jobs’un Karl Marx’ın özlü sözlerini not almayı bırakın kendi geçmişinize bakarak kendi özlü sözlerinizi yazın. Bu tecrübeler sizi şimdiki siz yaptı. Pişmanlık geleceğin duygusudur. Yapmayacağınız şeylerden pişman olun. Yaptıklarımızı değiştiremeyeceğimize göre hepsi tecrübedir.

Bu tecrübeler bizim hedeflerimize uygun şekilde kaynaklar oluşturmamıza yardım eder. İstediğimiz para kaynağı da geçmişimizden gelir, oluşturacağımız ekipler de geçmişten gelen ilişkilerle kurulur.

Gelecek için hedefler belirledik, geçmişimizdeki tecrübelerimizi hedefimize gidecek kaynaklara dönüştürdük.

Peki şimdi ne yapacağız.

Şimdiki zamanla ilgili içimizdeki yaygın duygu “hele bi geçsin” halidir. Biz şimdiki zamanı çoğunlukla bir sonrasındaki şeyler için geçsin diye beklerken harcarız. Çalışırken hafta sonunu, hafta sonunda akşam dışarı çıkmayı, akşam dışarıdayken uyumayı beklerken geçirdiğimiz zamandır.

Halbuki zamanların içerisindeki belki de en değerli olanıdır.

Şimdiki zaman plan yapma ölçme ve karar verme zamanıdır. Şimdi yaptığımız küçük küçük şeylerle, küçük noktalarla büyük resmi tamamlayabiliriz. Karşımıza çıkan krizleri ve fırsatları uygun şekilde karşılayıp karar verip çözebildiğimiz oranda hedeflerimize yaklaşabiliriz.

Karar vermek bu sürecin kritik konularından. Karar vermekten kaçındığımız her an kendi hayatımızı zorlaştırıyoruz.

Geldik geniş zamana; geniş zaman çoğunlukla bizim entelektüel sohbetlerimizi yaptığımız zamandır. Acaba evrende yalnız mıyız? Evrenin başlangıcı nasıl oldu? İyilik kötülük gibi kavramları sorguladığımız hikayeler ve menkıbelerden oluşan bir sohbetin geçtiği alandır. Buradaki düşüncelerin hayatımızı birinci derecede etkilediğini çoğunlukla fark edemeyiz.

Halbuki geniş zaman, bize ait öznel fikrin, olduğu yerdir. Bizim dünyada olmamızın neleri değiştirdiği, dünyaya katkımızın ne olduğunun cevabı geniş zamanda saklıdır.

İşlerimizi hedeflerimizi derinden etkileyecek fikirleri de davranışlarımızın anlamını belirleyen yaşam üslubumuzu da buradan alırız.

Hedeflerimize ve güncel yaptıklarımıza belli aralıklarla uzaktan bakıp stratejimizi güncellemeyi de bu zamandan, geniş zamandan, bakarak yaparız.

Özetlersek, gelecek kaygısı yerine hedefler koyarsak, geçmişteki pişmanlıklarımızın yerine tecrübelerimizi önemsersek, hayat dediğimiz şeyin şimdi gerçekleştiğini fark edip karar vermelerimizi ertelemezsek bizi biz yapan fikirlerimizi anlayıp uygulamaya alabilirsek stratejik düşünmeye başlamışız demektir.

Uygulamaya başladığımızda fark edeceksiniz strateji göründüğü gibi sadece savaşın, ekonominin uluslararası ilişkilerin konusu değil, içinde yaratıcılık olan daha çok sanatsal diyebileceğiniz bir çalışma. Dünya ile girdiğimiz ilişkiyi düzenleyebilmek için gerekli sihirli bir kaynak.

Bir cevap yazın